Milenyumda İnecek Var




MİLENYUMDA İNECEK VAR



İlk yazımda sizlere bu bloğun içeriğinde özellikle değineceğim "farkındalık" kelimesinden bahsetmiştim. Bazen tam da bu kelimenin üzerine bazen de yazılarımın içinde sadece kafa yorarsanız bulabileceğiniz biçimde farkındalığa değineceğim. Zamanla neden bu kelime üzerine içerik oluşturduğumu anlayacaksınız. 


Diğer canlılardan farklı olarak bize gözlemlerimizi düşünebilme, yorumlayabilme ve gözlemlerimiz üzerinden sonuca varabilme yetisi verildi. Kimimiz hayatını bu ayrıntılarla boğuşmamak için olanlardan bi haber yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Taa ki ucu ona değene kadar tabi o zaman da iş işten geçmiş oluyor. İş bu evreye gelince sanki  bilse elinden bir şey gelmezmiş gibi konuşup vicdan rahatlatıyor. Susmakta suça ortaklıktır hepimiz biliyoruz. Oysa içinde bulunduğumuz yüzyıl yani Milenyum Çağı Dünya'ya şimdiye kadar ki en hakim çağ. Bu çağda aynı anda milyonlarca insana ulaşıp Dünya'nın dört bir yanında olan olayları saniyeler içerisinde öğrenmiyor muyuz? Belki de hiçbir zaman görme fırsatı yakalayamayacağımız anlara tanıklık etmiyor muyuz? Aynı teknolojiyi kullanıp çıkar çatışmalarımıza, görüşlerimize ters düşen insanlara saniyeler içerisinde  karalama politikası uygulamıyor muyuz? Hayır, teknolojiyi kötülemiyorum. Teknoloji insanları, milletleri, dinleri, dilleri birbirine yakınlaştırmada ki en etkili araçken yine biz insanlar bunu insanları bölmek için kullanıyoruz. Ötekileştirdiğimiz her şeyin kötü olduğuna inancımız o kadar tam ki bu inancın insanlığa aykırı olduğunu unutup insan olmayı isim gibi kullanır olduk. Peki ya bizlere hiçbir karşılık beklemeden kendini altın tepside sunan doğa? Onu da kirli ticaret anlaşmalarımızla tüketmiyor muyuz? Yaşayan her canlının ortak alanı olan ormanların tam da ortasına çoğumuzun  içlerine girmeyi geçin yanından bile geçmeye çekindiğimiz gökdelenleri inşa eden yine biz insanlar değil miyiz?  Bizimle aynı haklara sahip diğer canlarında ortak alanlarını mülkiyetimize geçirip onları dışlamamız yetmiyormuş gibi onlara yaşattıklarımız? Biz insanlar olarak bilgelikte olduğumuz kadar cehalette barışlarda olduğumuz kadar yenilgilerde doğruda olduğumuz kadar yanlışta da payımız büyük. Herşeyden önce kabullenmemiz gereken şeyler var. Bazılarımız değil artık çoğumuz sorgulamalı çünkü tükettikçe tükeniyoruz. 


İnsan bedeni yaşamdaki bütün olumsuzlukları kaldırmak için çok çelimsiz görünebilir. Bunları anlattığınız insanlar size - hadi be oradan Dünya'yı kurtarmak sana mı kalmış? Diyecektir. Böyle arkadaşlar için söylüyorum : Bunu yapan sen, ben, biz değilsek bile onlar ,bunlar, şunlar değil mi? Onlar da insan değil mi? Öyleyse neden sen, ben, biz birlik olup geleceğimize, insanlığımıza sahip çıkamayalım? Düşünün düşündürün 
  Esenlikle kalın 👋



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kelebek Etkimiz Mandela

Kendime Dair

Yeni Yılda Sen

Geçmişten Gelen Yirmiler

Motivasyonun Önemi

Beş Planlama Tavsiyesi

Yaşamak mı? Yaşlanmak mı?

BAŞARININ ANAHTARI : RİTÜEL

Yaşandıkça Yaşamayanlar